18.01.2016

Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Eyüp ÖZTÜRK’ün Konferansı

 

 

Konferans; “Türklerin İslam Algısının Oluşumunda Tasavvufun Rolü”

 

Başkanlığımızın bilgi ve tecrübe paylaşımı programı kapsamında Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Eyüp ÖZTÜRK’un katılımlarıyla 18 Ocak 2016 tarihinde Müdürlüğümüz Konferans Salonunda “Türklerin İslam Algısının Oluşumunda Tasavvufun Rolü” konulu  konferans düzenlendi.

 

Konferans; Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Eyüp ÖZTÜRK’ün tanıtılması ve takdimi ile başladı.

 

Yrd. Doç. Dr. Eyüp ÖZTÜRK; İlahiyat Fakülteleri ile Dini Yüksek İhtisas Merkezlerinin karşılıklı bilgi ve tecrübe paylaşımının önemine vurgu yaptıktan sonra bu iletişimin yeterli olmadığı, geliştirilmesi gerektiği üzerinde durarak başladığı “Türklerin İslam Algısının Oluşumunda Tasavvufun Rolü” konulu konferansında şunlara değindi;

 

Tasavvuf ilminin başlangıcı Ebu Zer el-Gıfari’ye dayanmakta olup gelişim seyri olarak da Zühd, Tasavvuf ve Tarikat dönemleri olarak tasnif edilmiştir. Tasavvufun tarihi süreçte nasıl değiştiğine ve dönüştüğüne bakıldığında tasavvufun kökeninin Asr-ı Saadet olduğunu, sahabe arasında zühd yaşantısıyla öne çıkan sahabelerin tasavvufa öncülük ettiğini görmekteyiz. Başta Hz. Peygamber olmak üzere Hz. Ali,  Hz. Ebubekir, Ebu Zer el-Gıfari ve pek çok sahabe tasavvufi yaşantılarıyla kendilerinden sonra gelenlere örnek olmuşlardır.

 

Tasavvuf; hicri ilk üç asırda asıl kaynağına bağlı bir şekilde gelişimini sürdürürken hicri 7. asırla birlikte kurumsallaşmaya başlamış ve bu süreçte tasavvufta dış kültürlerin etkisi daha fazla hissedilir olmuştur. Yine bu çerçevede Melamilik, Kalenderîlik ve Cavlakilik gibi akımlar, tasavvufu asıl mecrasından bir süreliğine saptırmıştır. Bu tür olumsuz davranışlar aslında tasavvuf erbabı tarafından da eleştirilmiş olup, İbn Teymiye bu hususta açık tavır sergilemiş, özellikle halk kesiminde Hippiliğe varacak derecede Melamilik anlayışını sergileyenlerle mücadele etmiştir.

 

Bütün bunlara rağmen tasavvuf, Mevlevilik, Yesevilik, Nakşibendilik ile Şeriat-Tarikat-Marifet-Hakikat düsturuna tam anlamıyla yaklaşmış ve asıl mecrasını bulmuştur. Anadolu’nun İslamlaşma sürecinde de bu mutasavvıflar oldukça etkin olmuşlardır.

 

Tasavvufta Zühd ve aşk yolu olmak üzere iki ana akım vardır. Anadolu’yu İslamlaştıranlar da Horasan’dan gelen Müvelleh (Aşk yolunu tutan) dervişlerdir. Osmanlı kalp merkezli bir kaynaştırma hareketi olan tasavvufa karşı desteğini hep sürdürmüştür. Günümüzde tasavvufi potansiyelden istifade etmek gerekmektedir. Zira tasavvuf kişileri aşırılıklardan alıkoyma özelliğine sahiptir.

 

Medeniyet kurmak için devlet, ekonomi ve ulema sınıfının bulunması kaçınılmazdır. Kalbi geliştirmek olan tasavvuf da bu manada önemli dinamiklerden birisidir. Hulasa İslam toplumuna bu manada “Fukaha ve Fukara” lazımdır. Fukaradan maksat tasavvufi anlayışa sahip bireylerdir.

 

Yrd. Doç. Dr. Eyüp ÖZTÜRK; şu an içinde bulunduğumuz toplumsal karmaşaya dikkat çektikten sonra bu karmaşadan çıkabilmenin yol ve yönteminin tasavvuftan geçtiğini ifade ederek konferansını tamamladı.

 

Konferansın sonunda Yrd. Doç. Dr. Eyüp ÖZTÜRK, Müdür ve Eğitim Görevlileri ile kısa bir sohbetin ardından Dini Yüksek İhtisas Merkezi Müdürlüğümüzden ayrıldı.

 

Konferansa Dini Yüksek İhtisas Merkezi Müdürü Şenol TİRYAKİ’nin yanı sıra Eğitim Görevlileri ve Hizmet İçi Eğitim İhtisas Kursiyerleri katıldı.