28.05.2014

X. Dönem Hizmet İçi Eğitim İhtisas Kursu Mezuniyet Töreni

 

 

Başkanlığımızca başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere tefsir, hadis, fıkıh, kelam gibi alanlarda, temel dini kaynaklara doğrudan başvurma yeteneğine sahip nitelikli eleman yetiştirmek amacıyla Müdürlüğümüzde 03 Ekim 2010 tarihinde başlayan X. Dönem Hizmet İçi Eğitim İhtisas Kursu 16 Mayıs 2014 tarihinde sona erdi.

 

Dini Yüksek İhtisas Merkezimizden mezun olan 13 kursiyerlerimiz ile Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı Konya, Erzurum, Kayseri ve Rize Dini Yüksek İhtisas Merkezlerinde eğitimlerini tamamlayan 193 kursiyer için mezuniyet töreni düzenlendi.  

 

Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından Diyanet İşleri Başkanlığı Konferans Salonunda gerçekleşen mezuniyet törenine katılan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ, bugünün Diyanet İşleri Başkanlığı için bir iftihar ve sevinç günü olduğunu belirterek, mezun olan kursiyerlere sonraki hayatlarında başarı dileklerinde bulundu.

 

Hizmet İçi Eğitim İhtisas (Dini Yüksek İhtisas) Kurslarının Diyanet İşleri Başkanlığının en önemli müessesesi olduğunu kaydeden Diyanet İşleri Başkanı GÖRMEZ, bu kursların icra ettiği fonksiyon ve yaptığı hizmet bakımından son derece önemli olduğunu vurguladı.

 

İslam medeniyetinin bir ilim medeniyeti olduğunu ifade eden Başkan GÖRMEZ, şöyle konuştu;

 

“İslam medeniyeti bir ilim medeniyetidir…” 

İslam kadar ilme değer veren başka bir din, başka bir medeniyet tarif etmek mümkün olmaz. İslam medeniyeti bir ilim medeniyetidir. Bizim bilgi medeniyetimizi üç kavram ifade ediyor. İlim hikmet ve marifet kavramları anlatıyor. Bizden istenen bu üçün de birleştirmektir. İlim, hikmet ve marifet… İlmin sahibine “Alim” diyoruz, hikmetin sahibine ‘Hakim’ diyoruz, marifetin sahibine de “Arif” diyoruz. İlmin maverasında hikmet, hikmetin maverasında marifet, onun da maverasında hakikat var. 

 

“Diyanet İşleri Başkanlığı adeta açık bir üniversite…” 

Diyanet İşleri Başkanlığı adeta açık bir üniversitedir. İlim olmadan bizim topluma İslam’ı anlatmamız mümkün değildir. Yeryüzünde hiçbir meslek yok ki, bizim mesleğimiz kadar ilimle iç içe olsun. İlme dayanmadan bizim vazifemizi deruhte etmemiz mümkün değildir. Tevhidin yeryüzünde üç şahidi vardır. Biri Allah, diğeri melekler ve bir diğeri de adaleti ayakta tutan ilim ehlidir.  

 

“Bugün İslam dünyasında yaşadığımız en büyük sorunlardan bir tanesi, din ile hayat arasında irtibat kuramamamızdır...” 

Bugün İslam dünyasında yaşadığımız en büyük sorunlardan bir tanesi, malumat çok ama bu malumatı hayatla irtibatlı kılmakta, din ile hayat arasındaki irtibatı doğru kurmakta yaşadığımız sıkıntılardır. Belki ilim, hikmet ve marifet, üçü birden cem edilirse belki bu sorunları ortadan kaldırmakta başarılı olabiliriz. İlim denildiği zaman amel-i salih gelir akla. Bilgi ahlakı, ilmin bir ahlak ve sorumluluğa dönüşmesi Kuran’ın ve Hz. Peygamberin üzerinde en çok durduğu husustur. Biz ilmi hayatımıza aksettiremiyoruz. Onu örnek bir hayata dönüştüremiyoruz.  

 

“Belli bir tarihe kadar gelindiğinde, eline kitap alan herkes kendisinin âlim olduğunu iddia etmeye başladı…”

İslam tarihinde “alim” kavramı iki defa daralma yaşamıştır bir defa da parçalanma yaşamıştır. Dini endişelerle “alim” kavramının içeriği daraltıldı. Belli bir tarihe kadar gelindiğinde, eline kitap alan herkes âlim olduğunu iddia etmeye başladı. Âlim ile müçtehit tanımı zaman zaman birbirinin yerine ikame edilerek âlimin tanımı daraltıldı. İlk asırlara baktığımız zaman ilmin tarifine göre âlimin tanımının da değiştiğine şahit oluyoruz. İlmi hadisten ibaret kabul eden muhaddisler rivayet bilgisine sahip olanları âlim kabul ettiler. İlmi fıkıhtan ibaret kabul edenler fakihleri âlim kabul ettiler. İkinci daralma ahlaki endişelerle oldu. Büyük ilim sahibi olduğu halde ilmi hayatına yansıtmayan kişiye âlim denilir mi? denilmez mi? Belli bir tarihten sonra tasavvuf ehli böyle olan âlimleri özü olmayan güzel kabuklu bir meyveye benzetti. Âlim dediğimiz zaman ilmi hayatında görmemiz gerekiyor.  

 

“Sadece metin okumak ilim değildir. O metinlerle hayat arasında, ilişki kuracak bir metoda sahip değilse o zata âlim demek mümkün olmaz…” 

İslam dünyasında âlim veya ilim kavramının tamamen yanlış bir temele dayanarak tasnif edildiğine şahit oluyoruz. “ulumu diniyye” ve “ulumu dünyeviyye” tasnifi. Bu tasnif İslami bir tasnif değildir. Kuran ayetlerine vakıf olmak ne kadar önemliyse kâinatın ayetlerine vakıf olmak ta o kadar önemlidir. Sadece metin okumak ilim değildir. Bir insan dünyanın bütün metinlerine vakıf olabilir. Ama o metinlerle hayat arasında, o metinlerle bugünkü insanların yaşadığı sorunlar arasında ilişki kuracak bir metoda sahip değilse o zata âlim demek mümkün olmaz. 

 

“Türkiye’deki ilahiyat fakültelerinin ürettiği bütün ilimler, Müslümanların sorunlarını çözmeye yetmiyor…”

Başkan GÖRMEZ; “İslam dünyasının büyük sorunları var. Türkiye’ye bir terazi kuralım. Terazinin bir kefesine Müslümanların bütün sorunlarını koyalım. Diğer kefesine de Türkiye’deki ilahiyat fakültelerinin ürettiği bütün ilimleri, yazdıkları bütün kitapları, Diyanet İşleri Başkanlığının tüm personelinin sahip olduğu ilmi, Dini Yüksek İhtisas Merkezlerimizde tahsil edilen bütün ilimleri koyalım. Bu ilim bu sorunlarımızı çözmüyor.” diyerek konuşmalarını tamamladı.

 

1976 yılında İstanbul Haseki Eğitim Merkezi’nde düzenlenen ihtisas kurslarından bugüne kadar toplam 2 bin 333 kişi mezun oldu.

 

Erzurum, Konya, Kayseri, Trabzon ve Rize Dini Yüksek İhtisas Merkezlerinde eğitimlerini tamamlayarak mezun olan 193 kursiyere İhtisas Eğitimi Mezuniyet Belgelerinin yanında çeşitli hediyeler verildi.

 

Eğitimlerini tamamlayan kursiyerler mezuniyet töreninin ardından çekilen kura ile görev yapacakları bölgelere vaiz olarak atanacaklar.

 

Mezuniyet törenine Diyanet İşleri Başkanı GÖRMEZ’in yanı sıra Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kamil YILMAZ, Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Ali ERBAŞ, Diyanet İşleri Başkanlığının üst düzey yöneticileri ve çok sayıda davetli katıldı.